30 Mayıs 2013 Perşembe

LASSWELL MODELİ

Kitle İletişim Modelleri:
LASSWELL MODELİ

Kitle İletişim Modelleri, başta kitle iletişimi olmak üzere; iletişimin bilimsel olarak çözümlenmesini amaçlayan sistematik kavramlardır. Aslında Aristo’dan beri incelenen davranış ve insan iletişimi, kitle iletişimin ortaya çıkmasıyla hız kazanmıştır. Radyo Çağı ile başlayan bu araştırmalar, TV ile kuramsallaşmaya da başlamıştır. Günümüzde ise İnternet teknolojisinin gelişimiyle, eski kuramlar bazen yanlışlanmış, bazen de yenilenmiştir. Ancak temelde yeni kuramların çoğu eski araştırmalara dayanır.
Kitle İletişim Kuramlarının en önemlilerinden biri (ve belki de en ünlülerinden olan) Lasswell Modelidir. Aslen bir siyaset bilimci olan Harold Dwight Lasswell, ortaya attığı bu çizgisel iletişim anlayışıyla, iletişim biliminde öncü konumuna yükselmiştir.www.onurcoban.com
Harold Dwight Lasswell, 13.02.1902 ABD doğumludur. Davranışçılık akımının öncüsü olarak bilinen Lasswell; Chicago Üniversitesinde eğitim aldıktan sonra, Londra, Paris, Cenevre, Berlin Üniversitelerine devam etti. Chicago, New York Kent, Temple ve Yale gibi saygın üniversitelerde dersler verdi. Ayrıca 2. Dünya Savaşında da Kongre Kitaplığında resmi görevde bulundu. Bu saygın konumu ve yazdığı kitaplarla önce siyaset biliminde, sonra da iletişim biliminde tanınması gerçekleşti. 18.12.1978’de hayatını kaybetti.


 Laswell Modeli için, öncelikle Laswell’in siyaset bilimi hakkında görüşlerine bakmak gerekir. Zira bu görüşler, iletişim modelinin temelini oluşturur. Lasswell’e göre siyasette en önemli kavram “iktidar”dır. Kontrol etme gücüne kavuşan kişi veya kurumlar, topluma “etki” verir. Yani onların ne düşüneceklerini ne söyleyeceklerini aşılayabilir. Politics: Who Gets What, When, How (Siyaset, Kim, Neyi, Ne Zaman, Nasıl Elde eder?-1936) adlı kitabı Lasswell’in temel görüşlerinin kaynağı olmuştur.
Lasswell Modelinin ortaya çıkış tarihi, 1948 olarak gösterilir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi bu modelin kökleri 1936’ya dayanır. Bu açıdan bakıldığında birbiriyle benzerlikler gösteren ünlü Shannon-Weaver kuramlarının hangisinin önce modellenmiş olduğu tartışılabilir. Lasswell Modeli gibi, Shannon-Weaver modeli de “Ana Akım” iletişim modellerinin öncüsü sayılır. Her iki kuramda çizgisel bir anlayışla hazırlanmıştır.
Lasswell Modelinin temel soruları şunlardır: Kim, Neyi, Hangi Kanaldan, Kime, Hangi Etkiyle… Görüldüğü gibi bu kavramların bazılarını daha önce siyaset bilimi için kullanmıştır. Bu modele göre iletişim doğrusal bir çizgidedir. Bu çizgiye göre bir kişi veya kurum, bir mesajı bir iletişim aracı vasıtasıyla izleyici/dinleyiciye iletir.onurcoban Bu ileti gerçekleşince izleyici/dinleyici belli bir yönde etkilenir. Örnek vermek gerekirse, Bir Devlet Kurumu, ekonominin çok iyi gittiğini, kitle iletişim araçlarından (örneğin TV) topluma duyurmaktadır. Bunu yaparken insanlara “iyimser bir ekonomik durum” aşılamaya başlamıştır. Çoğu kişi bu modelin “sıradan” olduğunu düşünebilir. Ancak bu modelin öncü bir model olduğu ve 1930-1950 gibi çok erken bir tarihte şekillendiğini unutmadan devam edelim.


Kim, sorusu mesajın kaynağını temsil eder. Burada önemli olan bu “kimin”, inanılır olup olmadığı gibi, karakteristik özellikleridir. 20. yüzyılın başında, devlet başkanları, sözüne inanılır liderlere güzel bir örnektir. Kitleler bu “kimi” tanıyacaktır. Günümüze uyarlarsak popüler isimleri “kim” olarak güvenilir gördüğümüzü söyleyebiliriz. Örneğin, toplumlar, bir devlet başkanından çok, ünlü bir film yıldızının çevre konusunda duyarlılığına daha çok ilgi gösterebilirler. Görüldüğü gibi algılar değişse de temel kavramlar sabit kalmaktadır.
Neyi, kavramı iletilen mesajın ne olduğunu ortaya koyar. Burada mesaj daha sonra açıklayacağımız “etkinin” somut halidir. Kitlelere ulaştırılmak istenilen etkinin ön planda olan duruşu olan “neyi” kavramının bunu başarıp başarmaması burada önemlidir. Örneğin, “savaş kötüdür” mesajını iletirken, savaşın yarattığı insan katliamlarını mı gösteriyoruz yoksa savaşın yarattığı ekonomik zararı mı? İnsanlarda sonuçta “savaş kötüdür” düşüncesi yaratsa da, bunu hangi örnekle yaptığımız, alt metin olarak çok önemlidir.www.onurcoban.com
Hangi Kanaldan, iletinin gönderilme yolunu sembolize eder. Kişisel iletişimde sözlü veya yazılı iletişim bu kanalı karşılayabilir. Ancak burada bahsedilen kitle iletişim araçlarıdır. Modelin ortaya çıktığı yıllar göz önünde bulundurulduğunda Lasswell’in radyodan ve bir ölçüde TV’den bahsettiğini düşünebiliriz. Temelde kitle iletişim araçlarıonurcoban bu kuramda “teknik” olarak görülmektedir. Radyo veya TV’nin iletişimin doğru işlemsindeki avantajları ve dezavantajları modelin konusudur. Günümüzde internetin hatta sosyal medyanın mesajı iletirken kullandığı yöntem ile klasik Radyo-TV yöntemi birbirinden farklıdır. Model bu konudan yüzeysel kalsa da, ileride “teknolojik yaklaşımlar” kuramları için bir öncüdür.
Kime ile kast edilen alıcıdır. Bu modelde alıcı, toplum yani kitlelerdir. Alıcı, bu modelin ana hatlarından biri olduğu kadar bir o kadarda “pasiftir”. Alıcı olmadan sağlıklı bir iletişim olmaz. Tüm iletişim modeli, mesajın “Kime” iletilmesi üzerine kuruludur. Ancak bu noktada önemli olan alıcının bu modelde mesajı almak dışında bir fonksiyonunun olmamasıdır.onurcoban Alıcı verilmek istenilen mesajı sorgusuz kabul eder. Onun doğru olup olmadığını sorgulamaz. Geri bildirim kavramı –daha sonra ortaya çıkan modellerin aksine- bu kuramda yer almaz. Toplum sadece etki altında bulunulan bir “alıcıdır”. Bu modelin en zayıf yönü olarak gözükse de henüz kuramsal araştırmaların olmadığı bir çağda “öncü” model olduğu gerçeğini değiştirmez. Günümüzde bile çoğu model bu yaklaşımı temel alır. Ancak onu “geri bildirim” gibi kavramlarla süsleyerek… Alıcının “düşünmeyen” bir “kime” olması günümüzde pek kabul edilmez. Ancak reklamcılık ve medya sektörü bu şekilde yürümeye de devam edebilir. TV kanalları “halk bunu istiyor” argümanıyla en bayat dizileri ve programları yayınlayabilir. Oysa bu soru “halka” sorulmamıştır. İronik bir biçimde bu programlar izlenir. Lasswell’in modeli bu noktada geri bildirimsiz olsa da, gayet çalışır.


Hangi etkiyle, modelin temel noktasıdır. Siyaset biliminden yola çıkan model “etki” kavramını ve propaganda anlayışını sorgular. Modele göre, “kim” gönderdiği bir mesajla “alıcıları” yönlendirebilir. Onların isteklere yön verir. Alıcılar pasiftir. Bu özellikle 1930-1940lı yılların Nazi Almanya’sı ve Faşist İtalya’sı gibi örneklerde kendine yer bulur. Propaganda amaçlı hazırlanan yayınlar o çağda kitlelere yön vermeyi başarmıştır. Otoriter iletici, toplumun nasıl düşüneceğine karar vermektedir. Demokrasi kültürü olan ABD gibi ülkeler de savaş yıllarında bu taktiği kullanmışlardır. Karşı propaganda özellikle soğuk savaş yıllarında etkili olmuştur. Ancak 1960’lardan itibaren kitlelerin bilinçlenmesi ve alternatif medyaların çoğalmasıyla bu etki zayıflamıştır.
Günümüzde hala kitle iletişiminin “etki” yarattığı bir gerçektir. Ancak artık tek bir “kim” yoktur. Bu yeni modellerin şekillenmesine neden olsa da Lasswell’in anlayışı hala geçerlidir. Ancak Lasswell, modelinde sosyal etkilere yer vermez. Onun anlayışına göre alıcılar homojen ve her şeyi kabul eden kitlelerdir. Bu yüzeysel bakış günümüz şartlarında yeterli değildir. Ayrıca daha sonra ortaya konan “gürültü” gibi kavramları içermez. Bu modele göre ileticiden çıkan mesaj kusursuz bir biçimde alıcıya ulaşır.www.onurcoban.com
Tüm bu saydıklarımız Lasswell iletişim modelinin günümüz şartları için yetersiz kaldığını ancak iletişimin temellerini anlamamız için zorunlu olduğunu ortaya koyar. Modelin “basit” yapısı onu her tür medyaya uyarlamanın kolaylığını sağlar. Bu açıdan Lasswell Modeli, siyaset biliminde olduğu kadar iletişim bilimi içinde hala önemli bir noktadadır.






















 İLETİŞİM KAVRAMI VE ANLAMI

1. İletişimin Tanımı ve Kapsamı

İletişim, geniş anlamda "kişi ve çevresi arasında iki yönlü ilişkiyi ilgilendiren tüm aşamalar" olarak tanımlanabilir. Dinamik, akıcı, devamlı ve değişken bir süreçtir. İletişimi "herhangi bir işaret yardımı ile duygu, düşünce ve anlamların nakli ya da değiş tokuşu" olarak da tanımlayabiliriz (Oskay, 2001). 
İletişim, bir kişiden diğer kişi veya kişilere, mesajın (iletinin) aktarılmasıdır. İletişim, insanın kendini sosyal bir varlık olarak ifade etmesi zorunludur. İnsan, çevresi ile iletişim kurarak yaşar. Onun her davranışı, konuşması, susması, duruşu ve oturma biçimi, kendini ifade etmesidir; yani çevresine mesaj iletmesidir. İletişim, bilgi üretme, iletme ve algılama sürecidir. İletişim kurmakta asıl amaç, anlaşılabilir mesajların gönderilmesi ve karşı tarafın tutum ve davranışlarında değişiklik yapmaktır (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

Bir tanım yapmak gerekirse; duygu, düşünce ve bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına anlatılmasına “iletişim” denir (Baltaş, 1994).


İletişim kavramı o denli değişik alanlarda kullanılıyor ki, birbirinden çok ayrı anlamları yükleniyor. Yazılı kaynakların taranması yöntemiyle yapılan bir araştırmada sözcüğün 4560 kullanımı derlenmiş ve daha sonra 15 anlamı belirlenmiştir (Oskay, 1982).*

1. Düşüncenin sözel olarak (konuşma ile) karşılıklı değiş tokuşu;
2. İki kişinin birbirini anlaması, insanın karşıdakine kendini anlatabilmesi;
3. Organizma düzeyinde bile olsa ortak davranışa olanak veren etkileşim;
4. Bireyde benlikle ilgili olarak belirsizliğin azaltılması;
5. Duyguların, düşüncelerin, bilgi ve becerilerin aktarılma süreci;
6. Bir kişi ya da bir şeyin başka bir kişiye/bir şeye içinden aktarımla, değiş tokuşla dönüşme, değişme süreci;
7. Yaşayan bir evrenin parçalarının ilintilenmesi, bağlantılarının kurulması süreci;
8. Bir kişinin tekelinde olanın başkalarıyla paylaştırılması, başkalarına da aktarılması süreci;
9. Askeri dilde iletinin (komutun) gönderilmesi ile ilgili araç, usül ve teknikler;
10. İletiyi alanın belleğinin, iletiyi gönderenin beklentisine uygun yanıt verecek şekilde uyarılması;
11. Organizmanın ortamdaki uyarıya verdiği fark edilir yanıt, ortamdaki değişime uyarlanma yanıtı, bu yanıtla diğerini etkileme;
12. Kaynaktan çıktıktan sonra iletiyi alan için bir uyaran olan davranış;
13. Kaynağın karşı tarafı etkilemeyi amaçlayan davranışı;
14. Belli bir konumdan, yapıdan bir diğerine geçiş süreci;
15. Güç (iktidar) kaynağı olarak kullanılan mekanizma.

Zıllıoğlu (1996) ‘na göre Genelde bir “ileti alışverişi” olarak tanımlanan iletişim, “insanlar arasında simgeler aracılığı ile duygu, düşünce, bilgi biriktirilip aktarılma süreci” dir (Yılmaz, 2003). 

Bilgi paylaşma faaliyeti olan iletişim, kişilerin kendini ifade edebilme ve kendilerini dinletme gereksinimleri sonucunda ortaya çıkar. Bu tanımlar doğrultusunda iletişim konusunda şunları söyleyebiliriz. İletişim toplumun temelini oluşturan bir sistem, örgütsel ve yönetsel yapının düzenli işleyişini sağlayan bir araç ve bireysel davranışları görüntüleyen ve etkileyen bir teknik, sosyal süreçler bakımından zorunlu bir bilim, sosyal uyum için gerekli bir sanattır (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

İnsanlarla iletişim kurmayı bilmek, iletişim tekniğini, kurallarını ve inceliklerini tanımak hayatta başarılı ve mutlu olmanızı sağlayacak eşsiz bir kozdur. Sadece başkalarıyla iletişim kurmuyoruz. Kendi kendimizle de iletişim halindeyiz. Ancak her nedense, iletişimin bu yönü daima ihmal edilegelmiştir. Oysa sahip olduğumuz en önemli güçlerden bir tanesi işte bu son noktada gizlidir. İçimizde gizli kalmış kaynaklara ve yeteneklere ulaşmamızı sağlayacak o, kendi kendimizle iletişim gücü (Guilane-Nachez, 2003). 

2. İletişimin Amacı ve Önemi

İletişim her şeyden önce, insanın kedini bir insan olarak gerçekleştirmesi ve sosyal süreçlere girmesi bakımından önemlidir. İletişim sayesinde insanlar zihinlerindeki kavram ve fikirleri açığa vurma, onları paylaşma ve değerlendirme olanağına sahip olurlar. Başkalarını etkileme ve onlardan etkilenme, yararlanma, yararlı olma ve bir başarı gösterme iletişim sayesinde mümkün olur. İnsanlar arasında yaşanan ilişkilerin sürmesi iletişim sayesinde mümkün olur.

İnsanda iletişim kurma ihtiyacı, çevreyi etkileme isteğinden kaynaklandığından ister bilgiyi yaymak, ister eğitmek, ister eğlendirmek ya da yalnızca anlatmak olsun asıl amaç bilgi verme ve karşıdakini etkilemektir (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

Berlo’ya göre “amaçlı olarak etkilemek, değiştirmek için iletişim kurarız”. Böylece birey için iletişimin temel amacı, kendisi ile çevre arasında başlangıçta kendisi için olumsuz olan ilişkiyi etkileyebilmek, yönlendirebilmek, eş deyişle dış güçlerin hedefi olmak yerine kendisini güçlü kılabilmeyi sağlayabilmektir. Bu bağlamda iletişim, insanın çevresi ve kendi yaşamı üzerine etkin belirleyici olabilme çabasını yansıtır. 

Kısaca iletişimin kişi açısından özel amaçları ne olursa olsun temeldeki amacı çevre üzerinde etkili olmak, başkalarında davranış, tutum geliştirmek ve değiştirmektir (Zıllıoğlu, 1996).

3. İletişimin Temel Özellikleri

İletişim üzerine yapılan çalışmalar, iletişimin üç temel özelliğinin olduğunu göstermektedir. Bunlardan ilki iletişim etkinliğinin insanları gerektirmesidir. İletişim ancak insanların birbirlerini anlama ihtiyaçları sayesinde kurulabilir. İkinci olarak iletişim, paylaşmayı gerekli kılar; yani iletişimde gönderici ve alıcı, mesajın ortak bir anlamı üzerinde anlaşmalıdırlar. Son olarak, iletişim semboliktir. Semboller; jestler, mimikler, sesler, harfler, rakamlar ve sözcüklerdir. Alıcı ve gönderici mesaja aynı anlamı verdikleri zaman tam olarak iletişim ortaya çıkar (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).


4. İletişimin Fonksiyonları

a. Bireysel Açıdan
Gereksinimleri karşılamak, çıkarları korumak, amaçlara ulaşmak için bir araç olarak kullanılabilir. Anlık bir gereksinimi ya da uzun sürede ulaşılabilecek bir amacın gerçekleşmesini de sağlayabilir. Değişiklik yaratmak için, koşulların değiştirilmesi için iletişim bir araç olabilir. Kişinin kendisini estetik yönden açıklaması, yaratıcılığını simgeleştirmesi için yararlanılır. Kişinin kendisini tanımasına, kendisini bulmasına da yardımcı olabilir, iletişim kurarken kişi kendi inançlarını, duygularını da daha iyi çözümleyebilir. Alıcı rolü üstlenen birey yine iletişim sayesinde bilgi toplayıp seçim yapma olasılığını arttırabilir (Usluata, 1994). 

b. Toplumsal Açıdan
Toplumsal açıdan iletişim süreci Laswell’e göre üç işlev görmektedir:
• Çevreyi denetleyerek toplumun da değerlerini denetlemekte,
• Toplumun bireyleri arasında etkileşimi sağlamakta,
• Toplumsal geleneklerin sürdürülmesine yardımcı olmaktadır (Usluata, 1994). 

Tablo 1. İletişimin Bireysel ve Toplumsal Fonksiyonları (Tutar ve Yılmaz, 2003)*
Bireysel Fonksiyonlar Toplumsal Fonksiyonlar
Enformasyon toplar ve dağıtır. Toplumu bilgilendirir.
Duygu ve düşünceler paylaşılır. Öğrenme sürecini destekler.
Karar destek sistemi sağlar. Kültürel yakınlaşma sağlar.
Toplumsal statü kazandırır. Kültürel aktarma sağlar.
Birey kendini gerçekleştirir. Toplumsal yakınlaşma sağlar.
Temsil yeteneği kazandırır. Toplumu motive eder.
Sosyalleşme sürecine katkı sağlar. Toplumu yönlendirir.


5. Neden İletişim?

Yaşamak başlı başına iletişim ağını, iletişim etkinliklerini içeren bir olaydır. Var olduğumuz anda çevreyle sürekli iletişim içine gireriz. Bilmeden çevremizi etkilemeye, değiştirmeye, yine bilinçsizce etkilenmeye, çevremize uyarlanmaya başlarız. Bu iki yönlü alışveriş ömür boyu süre gider. Kişiliğimizi iletişim alışkanlıklarımızla, iletişim çabalarımızla ortaya koyarız. Bildiklerimiz, duyduklarımız, yapabileceklerimiz iletişim tavrımızla belirlenir. Kişiler arası ilişkilerin aracı da iletişimdir: anlamak, öğrenmek, anlatmak, başkalarına ulaşmak için iletişimi kullanırız (Usluata, 1994). 
B. İLETİŞİM SÜRECİ

İletişim, dinamik bir süreçtir; yani sürekli değişir ve bu değişim kesintisiz bir biçimde devam eder. İletişim tanımları incelendiğinde, iletişim sürecinin bir mesajı anlaşılır biçimde alıcıya gönderme işlemi olduğu görülür. İletişim, kaynağın mesajı düzenleyip, onu ne şekilde göndermeyi (kodlamayı) düşünmesi ile başlar. Alıcının öncelikle gönderilen mesajı algılayacak, başka bir değişle kodlanan mesajı çözümleyecek yetenekte olması gerekir. Alıcı, kaynağın gönderdiği mesajı çözümler ve bir düşünce haline dönüştürebilir ve geri bildirimde bulunabilirse, iletişim süreci tamamlanmış olur (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

İletişim süreci, kaynağın oluşturduğu herhangi bir iletinin (mesajın) uygun bir araçla bir kişi veya bir gruba gönderilmesi işlemidir (Koçel, 1989).

İletişimin gerçekleşmesi için en az iki sisteme ihtiyaç vardır. İletişimde bilgi alışverişinin iki yönlü olması beklenir. Bilgi kaynağından tek yönlü bilgi iletimine “enformasyon” karşılıklı bilgi alış verişine “komünikasyon ya da iletişim” adı verilmektedir (Akman, 1982).

İletişim her zaman için en azından üç öğe gerektirir: kaynak ya da gönderici, ileti (mesaj) ve alıcı ya da hedef; ancak, iletişim süreci kanallar ile etki ya da işlevin de katılımıyla, beş etkenin tamamlanmasıyla gerçekleşmektedir (Usluata, 1994).

1. Gönderici (Kaynak)

Kaynak, iletiyi (mesajı) oluşturan ve bir kanal ile hedef kitleye ulaştıran birim olarak tanımlanabilir (Oskay, 2001).

Gönderici olmadan iletişim kurulamaz çünkü iletişim sürecini başlatan ve mesajı kodlayarak gönderen odur. İletişim ilk önce göndericinin zihnindeki düşüncelerle ortaya çıkar. Kaynak sahip olduğu tecrübe ve bilgilere göre, mesaj olarak iletilecek bir düşünce oluşturulur; yani kodlar. Bir düşünceyi formüle eder ve mesaj halinde kanalı kullanarak alıcıya gönderir (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

a. Kaynağın Özellikleri
• Etkileyici bir iletişimden söz edebilmek için kaynağın güvenilir olması gerekmektedir. Kaynak güvenilir olduğunda, alıcı dikkatle dinleyecek, iletiye (mesaja) ilgi artacak, benimsenmesi kolaylaşacaktır.
• İletinin (mesajın) etki derecesi üzerinde rol oynayan diğer özellikler yaş, cinsiyet, din, ekonomik düzey, eğitim düzeyi ve toplumsal statüdür.
• Görünüş, kişinin fiziksel yapısıyla, giyiminin bir bütünü olarak algılanmaktadır. Seçilmiş, düzgün bir giyim kaynağın kendisine duyduğu güvenin ve alıcıya karşı 
• İletinin etkinliği üzeride rol oynayan bir diğer öğe de empatidir. Empati iletişimde bulunan kişinin söylediklerini bireysel değerlendirme yapmadan sorunu ve neler duyumsadığını anlamaya yönelik bir çabadır. 

Kaynak, kimi zaman tek bir kişidir; kimi zaman ise bir gazete, bir ajans, radyo ya da televizyondur. Tek kişi olduğunda kişi; gazete ya da radyo olduğunda ise kurumsal bir yapı söz konusudur (Oskay, 2001).

2. Mesaj (İleti)

Düşünce, duyu ya da bilginin kaynak tarafından kodlanmış biçimi olarak tanımlanan mesaj, bir duygu veya düşünceyi aktarmayı isteyen kaynağın ürettiği sözel, görsel ve işitsel simgelerden oluşan somut bir ündür. Mesaj, göndericinin alıcıya gönderdiği veri iletileridir
(Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

Sembolleri alan alıcı da, bu sembollerle kendi kişiliğine, kültürel yapısına, bilgi birikimine, deneyim ve önyargısına göre bir anlam verir. Ayrıca, ne söylendiği ve nasıl söylendiği de ayrı ayrı anlamlar taşıyabilir. Bu bağlamda kaynak göndericinin ne söylemek istediği ile hedef alıcının ne söylediğini sandığı iletidir tanımı geçerlidir (Usluata, 1994).

a. Mesajın Özellikleri
• Mesaj anlaşılır olmalıdır.
• Mesaj açık olmalıdır.
• Mesaj doğru zamanda iletilmelidir.
• Mesaj uygun kanalı izlemelidir.
• Mesaj, kaynak ve alıcı arasında kalmamalıdır (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).
• Mesaj, hedef kitlenin dikkatini çekecek biçimde kurgulanmalı ve sunulmalıdır.
• Anlamı bozmadan aktarılabilecek biçimde, kaynağı ve alıcının ortaklaşa sahip oldukları yaşam deneyimlerini anlatan işaretlerle verilmelidir.
• Alıcıda ihtiyaç uyandırmalı ve bu ihtiyaçların karşılanıp, giderilebilmesi için önerilerde bulunmalı ve yol gösterici olmalıdır.
• Mesaj ile önerilen yol, bireyin içinde yaşadığı grup kurallarına uygun olmalıdır (Oskay, 2001).

3. Kodlama- Kod Açma

Kodlama, mesajın, niyet edilen alıcıya ve aktarmada kullanılacak aygıta uygun kodlara veya dile çevrilmesidir. Kod açma, mesajın anlamını elde edebilmek amacıyla çözümlenmesini ifade etmektedir. İki kişi arasındaki bir konuşmada kodlama fonksiyonu, söz söyleme mekanizması ve kas hareketleriyle sözsüz davranış kodları olan jest ve mimiklerin kullanılmasıyla yerine getirilmektedir. Böyle bir durumda, görme ve duyma duyuları kod açma fonksiyonunu yerine getirirler. (McQuail & Windahl, 1981)

4. Kanal

İleti taşıyan sinyaller kaynaktan hedef kişi a da kitleye kanal aracılığında iletilir. Geribildirimi ya da yanıtı da alıcı durumundaki hedef kişi ya da kitleden gönderen (kaynağa) yine bir araç, bir kanal taşır. Bu kanallar fiziksel (ses, hava vb.), teknik (telefon, telgraf) ya da sosyal (okul, TV) araç olabilirler (Usluata, 1994).

5. Alıcı (Hedef)

Alıcı, gönderilen mesajı alan kişidir. İletişim sürecinde, kaynağın gönderdiği mesaja hedef olan kişi, grup ya da kitleye alıcı denir (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

Alıcı, iletinin (mesajın) ulaşması istenen kişi ya da gruba alıcı denilmektedir. İletişim sürecinde, verilerin kodlanıp çözümlenmesi kaynak ile alıcı arasındaki bilgi, düşünce, deneyim, tutum, inanç, gereksinim, istek, ilgi, roller, dil yeteneği, algılayış biçimi gibi etkenlere bağlıdır (Oskay, 2001).

Kaynaktan bağımsız olarak kendi anlamını çıkaracak kişi ya da kitledir. Alıcı hedef kişi ya da kitle olarak iletilere destekleyen ya da yadsıyan tepkiler verirler. İnanmaları ya da tutum, tavır değiştirmeleri, bir ölçüde, kaynağa duydukları saygı ve güvenle orantılıdır. Etkin bir iletişim için alıcının aktif bir dinleyici olması gerekir (Usluata, 1994).

6. Algılama ve Değerlendirme

Algılama, bir olay ve nesnenin varlığı üzerinde duyular yoluyla bilgi edinmedir. Algılama süreci ile kişi çevresindeki uyarıcılara anlam verir. Bu zihinsel e duyumsal bir süreçtir. Önce mesajı filtre ederiz. Filtre, göndericinin ve alıcının mesajları değerlendirmesidir. İletişim süreci içinde algılamada; gönderici, göndereceği mesajı formüle edip onarı kodlarken, kendisine ulaşan bilgileri kullanacak, bunları kendi amaç, değer yargıları, inanç ve tutumları doğrultusunda belirli kodlara çevirecektir. Başka bir deyişle, her mesaj, göndericinin algılama yeteneğinin bir sonucu olarak ortaya çıkar, dolayısıyla algılama süreci filtre rolü oynar (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

7. Geri Bildirim

İletişimin son unsuru geri bildirimdir. Alıcının kaynağın mesajına verdiği yanıt olarak adlandırılır. Hedefin mesajı nasıl yorumladığını gösterir. Geri bildirimde bir mesaj alındıktan sonra, kodu çözülür ve mesaja bir tepkide bulunulur. Hedef, onu tekrar kodlayarak, uygun bir kanalla tekrar kaynağa gönderir. Gönderilen mesajın tekrar kodlanarak, geribildirimde bulunulması durumunda, ilk gönderici bu sefer hedef olur. Bu döngüsel sürece kısaca “geri bildirim” denir (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).

Gökçe (1993) ‘e göre alıcının iletilere verdiği tepki ya da tepki verme süreci olan geribildirim; “kaynaktan iletilen mesajın anlamının alıcı tarafından algılanıp algılanmadığı, algılanmış ise nasıl bir tepki gösterdiğini ifade eden bir süreç” olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, 2003).

Geri bildirim iletişim sürecinin son aşamasıdır. “Alıcının iletiye (mesaja) verdiği yanıt” alarak tanımlayabiliriz. Geri bildirim yolu ile verilmek istenen iletinin anlaşılıp, anlaşılmadığı değerlendirilir. Geri bildirimin alınması verilmek istenen mesajın benimsenmesini (içselleştirilmesini) sağlayacaktır (Oskay, 2001). 

Genel olarak bu kavram, iletişimcinin, mesaj vermek istediği alıcının mesajı alıp almadığı, almışsa tepkisinin ne olduğu hakkında bilgi temin ettiği süreci ifade etmektedir. (McQuail & Windahl, 1981).

Etkin bir iletişim, pozitif geribildirim sayesinde kurulabilir. Pozitif geri bildirim, iletişim sürecinde şu anlama gelir;
1. Mesaj alınmıştır.
2. Mesaj algılanmıştır.
3. Mesaj doğru bir biçimde yorumlanmıştır.
4. Alıcı, gelecek adım (geri bildirim) için hazırdır (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2003).